Burası çok acayip bir yer... Bir cuma gecesi, ne zamandır ilk kez işten doğruca eve gelmişken, oturdum ve hiç tanımadığım, yaşlarını, işlerini, hiç bir şeylerini bilmediğim insanların kendi kendilerine yazdıkları şeyleri okuyorum. Onlar da benim gibi, kendilerini kimsenin bulamayacağı bir yerde saçmalama özgürlüklerini mi kullanıyorlar, yoksa birileri okusun diye mi yazıyorlar bilmiyorum. Bazılarından sıkılıyorum hemen, bazıları vuruyor beni. Saatler ilerliyor.. yarın cumartesi de olsa yapılacak çok şey var, sabah 9'da kalkılacak sonuçta.. Ama iyi geliyor işte koltuğum, sigaram, az ötede uyuyan kedim ve başkalarının sözcükleri.. Aslında şimdi biri elimden bu bilgisayarı alsa... kapatsa falan.. beni de odama götürse, yatağıma bıraksa.. hemen uyurum ben.. süper olur... yok! yine de çok önemli ve acil bir iş yapıyor gibi devam etmeliyim yaptığıma.. gözlerimi böyle zorla açık tutmalıyım... 30'ları deviriyorum, büyüyemedim gitti..
PS: Kelimelerle dost olanlar yaşam boyunca çok yerde karşılaşıyor galiba.. Ve okuduğum tüm kelimeler yabancıların olmayabiliyor.. Komik!
BAŞKALARININ SÖZCÜKLERİ
insanlar bulabileceklerini nerede aradığını bilemez, bazen bildiğini sanır ama hani bir deyim vardır ''yerde ararken gökte buldum'' diye, gökte bulursun en güzel şeyleri..çünkü gök az dokunulmuş, az hasarlı değil...bazen insan çok hasar gördüğünde yer'den uzaklaşmak ister, korumak ister. histeridir işte, insanız. işte insan nerede bulabileceğini bilmediğinden olmadık yerde karşısına çıkan durumlara ne tepki vereceğini bilemez.
hayır dedem, iyi adamdı ama işte alkolikti. olsun. önemli mi? güzeldi işte, herkes alkolik olamaz ki, büyük adamlar olur. küçük kalmış büyük adamlar alkolik olur.
"anne hayal kurmak, hayal kırıklığına davet çıkarmak olur ki, bunu boş verelim diyorum.(düşten gelen bi'ses bu cümleyi yasakladı. hayal kurmak en güzel bi' şey.)"
“Evren’de ihmal edilecek kadar küçük bir noktayım ama beni ihmal etmeyin.”
Ayık olmak cesaret ister!
Bu kadar kolayken yaraları sarmak, neden sarıp iyileştiremiyoruz birbirimizi. Her yeni ayakkabı canımızı yakarken, vazgeçmiyoruz bir yenisini daha denemekten. Ama yeni bir dostluğu, yeni bir aşkı kaybettiğimiz saflığımızı aramayı ve kendimizi özgür bırakmayı deneyemiyoruz. Neden ?
Bir insanı, bir kediyi, bir kenti, bir işi, bir şarkıyı severse insan, onun türdeşlerine de ilgi duymaya başlar; böyle böyle severiz dünyayı, böyle böyle alışırız dünyaya.